Aşkın Sorumlusu Beyin mi Yoksa Kalp mi?
Birçok kişi aşık olduğunda beyinlerinde neler olduğunu düşünmez. “Aşk oku” onlar için beyinlerine
değil sadece kalplerine atılır. Özel kişiyi gördükleri zaman kendilerini ekstra iyi hissetmelerinin
yanında nefeslerinin kesildiğini hissederler.
Bu nedenle aşkın sorumlusu beyin mi yoksa kalp mi sorusunun cevabı tüm aşıklar için şüphesiz
“KALP” olacaktır.
Aşık olmak kalpten çok beyinle ilişkilidir. Hepimiz aşık olduğumuz dönemlerde vücudumuzun kan
pompaladığını ve oksijen taşıdığını biliyoruz. Ancak beyin her şeyin başladığı yerdir.
Ne kadar duygularımız ve hislerimiz ile aşık olsak da hissettiğimiz tüm duygular mantık, yargı ve dürtü
kontrolü gibi yürütme işlevlerine bağlı olan Limbik sistemden gelmektedir.
Hepimizin içinde belirli fiziksel ve duygusal reaksiyonları tetikleyen kimyasallar vardır. Bu sistem
sayesinde aşık olduğumuzda kan akışı artarak beynin zevk merkezlerini aydınlatır.
Aşık olduğunuz zaman kalbin verdiği duygusal ve fiziksel reaksiyonları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Mutluluk
- Sevgi
- Merak
- Şehvet
- Minnet
- Hoşnutluk
- Kalp atışında artış
- Yanakların kızarması
- Avuçların terlemesi
- Ses tonunda değişiklik
- Enerji artışı
- Solunumun hızlanması
- Titreyen eller
- Uyku bozukluğu
Bu makaleyi okuyan herkesin “aşk kalpte tezahür eder” dediğini duyar gibiyiz. Aşk kalpte tezahür
ediyor olabilir, ancak kalbin bu şekilde reaksiyonlar göstermesinde etkili olan beynimizdir.
Peki kalbin önüne geçerek aşkın sorumlusu olan beyindeki iyi hissettiren kimyasallar nelerdir?
Yapılan araştırmalar sonucunda birinin aşık olduğu zaman artan veya azalan bazı kimyasalların olduğu
ortaya çıkmaktadır. Bunlar; Dopamin, Norepinefrin, Serotonin, Testosteron, Östrojen, Oksitosin ve
Vasopressin’dir.
Yine yapılan araştırmalar aşık olan bir kişinin dopamin, adrenalin ve norepinefrin seviyelerinin arttığını
göstermektedir. Dopamin çoşku duygusunu oluştururken, adrenalin ve norepinefrin kalp atışı
arttırarak huzursuzluğa ve karşımızdaki kişiyle meşgul olma isteğine neden olur.
Aşk aynı zamanda serotonin seviyelerini düşürür. Görmek istediklerimizi sadece aşık olduğumuz ilk
aşamalarda serotonin sayesinde görürüz.
Şimdi aşkı oluşturan şehvet, cazibe ve bağlanmayı etkileyen kimyasalları incelemeye ne dersiniz?
- Şehvet: Testosteron ve Östrojen ile ilişkilidir. Şehvet, karşı cinse karşı hissedilen güçlü bir
arzunun tanımıdır. Bu iki kimyasal devreye girdiği zaman aşık olduğumuz kişiye karşı yoğun
bir istek oluşur ve buda aşkın ilk aşamasıdır.
- Cazibe: Dopamin, Norepinefrin ve Serotoninin oluşturduğu bir duygudur. Aşık olduğunuz
kişinin size çok çekici gelmesi, bu üçlünün devreye girmesi ile alakalıdır. Zaten bizi cezbeden
kişiye aşık olmaz mıyız?
- Bağlanma: Oksitosin ve Vazopressin ise bağlanma duygusunu tetikleyen önemli
kimyasallardır. Kalıcı ilişkilerde yaşadığımız güven ve bağlanma duygusu bu kimyasallar
tarafından oluşur.
Bu makalenin sonunda beynimizin tüm kontrolü ele geçirdiğini düşünmeyin. Bilmeniz gereken
beynimizdeki tüm kimyasalların ateşlendiğinde kendimizi kontrol edemediğimizdir. Hepimiz
kendimizi kontrol edebilme yeteneğine sahibiz, bunu unutmayın!