“Ruhlar değişik maddesel tekâmül yollarında yürüyerek, üç boyutlu âlemin tüm realitelerinin üstüne çıktıktan sonra, tekâmüllerini daha yüksek bir düzeyde sürdürmek üzere dört boyutlu âlemde birleşirler. Bu düzeye kadar yükselmiş ruhlarda, artık bizim evrenimizde olduğu gibi bedenler, şekiller vb. kalmaz ve bunun sonucu olarak, oradaki varlıklar hakkında; ne cinsiyet, ne insanlık- hayvanlık- bitkilik ya da bizim evrenimizin dünyalarına özgü herhangi bir maddesel varlık durumu söz konusu olamaz.”
2. Ruhsal Bilgilerle gelişim: Ruhsal tekâmül ise; benliğimizi egomuzu oluşturan daha ziyade dürüst olmak, adil olmak gibi evrensel ahlaki değerlerin (buna vicdani değerler de denebilir) merhamet, hoşgörü, şefkat, yardımlaşma gibi OLUMLU duygularla aynı potada adeta eritilerek geliştirilmesi ile ilgilidir. Bu duyguların gelişmesi için sarf edilen gayret, bu yolda çekilecek zorluklara sabırla dayanma azmini kazanmak esas görevdir. Yani manevi alemde tecrübe kazanarak gelişmek.
Tekâmül ilerledikçe ne olur?
Her şeyin farkına vardık ve tekâmül etme konusunda ilerlemeye başladık diyelim. Bu sefer ne olacak? Tekâmül ettikçe maddesel, nefsani koşulların üzerine yükselmiş olan bir varlık haline geleceğiz. Zaten insanı deneyimleyen bir ruhsal varlık olarak temel motivimiz; tekâmülde yol katetmek ve ÖZ ile birleşmektir. Tekâmülümüzde yol katettikçe evreni ve yaratılışı daha geniş açıdan göreceğiz. Bunun sonucunda ise insan olarak tekâmülümüzü tamamlayacak; yani insan-ı kâmil olacak ve neticesinde bir daha dünyaya gelmemiz için bir sebep de kalmayacaktır.
Tekâmülün sonu var mıdır?
Tabi ki yoktur! Daha da yüksek mertebelere çıkmamız için tekâmülümüz devam edecektir. Bizim için şu anda bu konular tam anlamıyla kavranabilir olmasa da, dünyamızda görevli bazı insanların medyumik celseler ile aldığı bilgiler ışığında, aydınlanmamız mümkün olmuştur.